Fakirin hayatında temel olan müzik Klasik Türk Müziği olmasına rağmen filmi izlerken Selahattin Pınar'ın "içme, ölürsün" demelerine rağmen neden o akşam intihar edercesine içtiğini ve sonunda öldüğünü sezer gibi oldum.
İngiltere, İrlanda ve Teksas'ın (biliyorum x ile yazıldığını) melankolik atmosferinde geçen filmimiz, kendi halinde müzik yapan bir gruba, internetin tüm kaynaklarından yararlanan ve inceden (nasıl inceden bayağı kalınca) ünlü olmayı kafaya takmış bir klavyecinin gelmesi ve ahengi bozmasıyla ilerler. Egosantrik ve yaratıcı olmayı ancak kafasında kocaman bir maskeyle başarabilen Frenk, bir ara vitrin mankenlerine tecavüzü denemiş ve sonunda grubun klavyecisi olan Don, deli hatun Klara ve aralarında durmadan Fransızca konuşan davulcu ve basçı, internet çocuğu Con (ki yeniyetme sinefiller kendisini Bilvizli olarak Heripotır serisinden anımsayacaklardır) gruba katılıncaya kadar delice bir üretim içinde müzik yapıp durmaktadır. Derken olaylar gelişir.
Filmimizin bir kaç alt metni olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki :
Yaratıcılık, kimi zaman bir delilik gerektirir.
Piyasa işi eserler üretmek zor değildir.
Bütün o tvaytır, yuutub fenomenleri kibrit alevi gibidir. Son tahlilde akılda kalmazlar.
Piyasaya kaydıkça, Frenk'in kafasındaki maske nasıl yıpranıyorsa, ruhu da öyle yıpranıyordur.
Sosyal kimlik yaratıcılığa engel oluyorsa, o kimlik yırtıp atılmalıdır.
Pelikulamızın ilk bölümünde ilginç bir kafa yakalanabilirse sonuna kadar sıkılmadan izlersiniz. Hayatınızın bir bölümünde müzikle yakından ilgilendiyseniz, bir enstrüman çalıyorsanız, "dur bi şarkı yapayım" dediyseniz; o kafayı yakalamanız çok muhtemeldir. Böylece bu işlerin nasıl olduğu hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz.
Frenk'i Maykılfasbendır'ın canlandırması ilginç bir seçim. Bana kalırsa olmuş (ki şarkıları onun söylediği düşünülürse iyi de iş çıkarmış). Megigilenhol başta olmak üzere oyunculuklar iyi, müziklerse (beğeni meşrebiniz genişse (Babazula da dinliyorsanız)) vasatüstüdür. Arada güldürtse de (fındıktozu o !) bence sıkı bir dramdır. Yukarıda yazdığım gibi ilk onbeş dakikada, frekansı yakaladıysanız seversiniz, yoksa yaklaşmayın.