70'li yıllarda iki eşcinsel, özürlü bir çocuğun vesayetini almaya kalkarsa neler olur ?
Filmimiz ilginç bir konuyu güzel oyunculuklarla (Marko'ya alkışlar gönderiyoruz (o ne odaları ışıtan gülümsemedir o)) derli toplu anlatıyor.
Değişik cinsel eğilimlerini yeni yetmeliğinde keşfetmiş bir drag-queen (Rudi), sonradan bu yola girmiş bir savcılık avukatıyla (Pol) tanışır, birbirlerinden hoşlanırlar. Derken tecrübeli arkadaşımızın canki komşusu uyuşturucudan içeri girince, down sendromlu oğlu ortada kalır. Rudi çocuğu sahiplenir, annesinden velayeti de alır, pürüzlerin giderilmesi için hayat arkadaşı Pol'den yardım alır. Olaylar gelişir...
Senaryomuz, neredeyse bir yıldır okuduğum (beni perperişan eden) senaryo kitabındaki bütün kurallara uyarak ilerliyor, ortalara doğru tam "Eee şimdi ne olacak ?" derken kitapta yazılı kurallar uygulanıyor ve bir kırılma yaşanıyor, her şey tam da beklendiği gibi olayor.
Senaryo, kurgu, oyunculuklar, kostümler, dekorlar iyidir. Elınkaming'in ara ara abartıya kaçan oyunculuğu ve bazı yatak sahneleri göze batsa da, müzikler ve diğer bağzı şeyler bunları fazlasıyla telafi etmektedir.
Filmleri izledikten sonra bir iki kriterle değerlendiriyorum. Bunların en önemli ikisi "arşive katayım mı ?" ve "sevdiceğim sonuna kadar izledi mi ?"dir. Kabul. Fazlasıyla kişiseller ancak şimdiye kadar tutan bir formül bu.
Sevdiceğim sonuna dek izledi.
Arşive alıp almama konusunda kararsız kaldım zira işleniş ve kurgu pek beylikti.
Lakin;
ebeveynliğin cinsel tercihlere bağlı olup olmaması sorunsalı,
toplumun (bir türlü kırılamayan) önyargıları,
bu önyargıların doğrultusunda oluşturulmuş kanuni dayanakları,
tüm bunların karşısında yaşanan çaresizliği,
gibi ciddi sorulara yönelik tespitler barındırdığından, arşivimize de katmışızdır.
Homofobik bir insankişiyseniz izlemeyiniz.
Önyargılardan arındığınızı düşünüyorsanız "Al Gözüm Seyreyle Salih" (Yaşar Kemal Usta'ya da bin selamlar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder