27 Nisan 2025 Pazar

"Meyhanede Hanımlar" Hüseyin Rahmi'den Nalına da Mıhına da!

   Kısacık (sadece 27 S.). Başlangıcından önce üstadla yapılan bir ropörtaj da var (1924'de). Ardından risale diyebileceğimiz (aslında tefrika edilmiş, yani bölüm bölüm gazetede yayımlanmış) uzunlukta bir metin. Genç Cumhuriyetle birlikte çeşitli haklar kazanmış Türk Kadınının; üstadın gözünden bir yansıması. Metindeki genel ruh, hem nalına hem mıhına çakmak şeklinde gerçekleşmiş. Hüseyin Rahmi, yeni hakları kadın gözünden savunur gibi görünse de kimi paragraflarda ifrata kaçan bir tüketimi gösteriyor ve bunun geniş halk kitleleri tarafından onaylanmayacağını biliyor. Yazdıklarının tezahürünü görecek kadar ferasetli bir yazardır çünkü. Böyle olunca "Meyhanede Kadınlar"ın hangi tarafın arkasında durduğunu sezemiyoruz. Yarım saatte okunur, dönemin kadına bakışını sezmek için birebirdir.

26 Nisan 2025 Cumartesi

"Daisy Darker" Yeni Nesil İngiliz Polisiyesi.

   Önyargı ne kötü! Polisiye Kitap Kulübümüzün (kulakları çınlasındır üyelerin, okuma iptilama yeni boyutlar kazandırıyor) bu ayki kitabının kapağını gördüğümde "Hımm kapak çok ticari, yazarın ismini de hiç duymadım, demek ki piyasa işi kötü bir polisiye" diye ahkamlar kesmiştim. Sevinerek yanıldığımı anladım. 
   Darker ailesi, büyükannelerinin yaşgünü için büyükannenin ikonik evinde bir araya gelirler. Sular çekilince bu yarımadann anakarayla irtibatı gündoğumuna kadar kopacaktır. Aile ilişkileri pek şekerrenk, aile bireyleri de birbirinden arızalı tiplerdir. Geceyarısından itibaren başta nineleri olmak üzere içlerinden biri ölecektir. Fena halde Agatha Teyzenin "On Küçük Zenci"sini çağrıştırıyor değil mi? Evet fonda öyle olsa da romanımız feci halde çok katmanlı ve son on sayfada okuru afallatan bir tvisti (ne işim olur tvistle) şaşırtmacayla doludur.
   Yazarımız Fiiniy güzel bir iş çıkarmış. İlk baktığımda (325 S.) "bu kadar sayfa bir günle nasıl dolar?" sorumu detaylı geri dönüşlerle ilmek ilmek işlemiş. Üstelik okuduğunuz her geri dönüşle canlandırdığınız resim daha da netleşiyor. Buna karşın son sayfalara kadar katilin kimliğini bulmak kolay olmuyor. 
   Zevkle okunuyor, merak ettiriyor, ihtimal hesaplatıyor (başkahramanın ismi dahi akıllıca) ve bitince kimi bölümleri yeniden okuma isteği uyandırıyor. Daha ne olsun! Öneririm yani.

"Gir Kanıma" İskandinav Vampiri.

  Oskar, okulda arkadaşları tarafından "ezik" olarak adlandırılacak kadar içedönük ve karamsar bir çocuk. Yan daireye Eli taşınır. Oskar Eli'den hoşlanır, olaylar gelişir.
   Korku edebiyatını ve İskandinav polisiyesini seviyorum. Dedim "neden İskandinav korkusunu denemiyorum?, belki severim". Ihh olmadı arkadaş. Karakterler hiç içselleştirilecek kadar sıcak değil, insanlar arası ilişkiler acaip donuk, yazarımızın (soyadını okumayı hiç başaramadım) üslubu ve kurgusu aksıyor. İklim sert (oysa polisiyeye yakıştığından korkuya da yakışacağını düşünmüştüm, olmamış bence), öykünün oturtulacak bir mantıksal zemini yok (vampiri hangi mantıksal zemine oturtacağız arakolpa?!). Velhasıl bir ayı aşkın süredir komodinde bitirilmeyi bekliyordu. Emeğe saygı mottom olmasa yarım bırakırdım, o derece!

23 Nisan 2025 Çarşamba

"Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç" Hüseyin Rahmi Klasiği.

  Okuma değil de yazma kabızlığına yakalandığım için okuduğum birkaç kitapa karşın elim ancak klavyeye gidebiliyor. Zor işmiş vesselam!

   Neyse ki Hüseyin Rahmi, neyse ki bir klasik. 182 sayfa, geceleri yatmadan önce yapılan okumalarda bitirmesi üç gün ancak sürdü. Üstad, hem bir aşk hikayesini, hem dönemin hâlet-i rûhiyesini, hem de yaptığı (özellikle halk için) tespitlerle yine okuru gülümsetiyor ve idrakını arttırıyor. 

   Kendi adıma pek bir hazla okuyorum. Hem edebi hazlar, hem düşünsel. Her türlü! Öneririm yani.

5 Nisan 2025 Cumartesi

"Yapıştırma Bıyık" Salah Usta'dan Denemeler.

  171 Sayfa, iki bölüm, 36 deneme. Öyle ufkunuzu genişletmek, sorular sordurmak, perspektifinizi değiştirmek için değil sırf edebi hazlar almak ve malumatfuruşluğu arttırmak için okunur. Yapıştırma Bıyık ve Kendimle Konuşmalar diye iki bölümden mürekkeptir. İlk bölüm Ustanın her zamanki üslubudur. Bilindik isimlerin bilinmeyen işleri, gözünüzün önünde olan ama cemaziyülevvelini bilmediğiniz (ve okuyunca da kimileyin şaşırdığınız) mekanlar ve bilumum malumatfuruşluklar. İkinci bölümse daha bir mutfaktan yazılmış gibidir. Burada Ustanın verdiği bilgiler değil kendince birtakım saptamaları vardır (bilhassa yazınla ilgili bölümler). 
   Bendeniz Salah Ustanın kitaplarını asla kafa açmak için değil dimağı dinlendirmek ve edebi hazlar almak için okurum. Bu kez de öyle oldu ve şu aralar yolculuklarla vakit geçirdiğim için (bence yolda okunacak kadar hafif sıklette de değildir) biraz uzun sürdü tamam etmem. Hülâsa; rafine edebi hazlar almak için öneririm efendim.