26 Haziran 2018 Salı

Hayatın Olağan Akışına Aykırı Durumlar.


   Komplo teorilerinden hiç hazzetmem.

   Philip K.Dick'in miydi kimindi hiç hatırlamıyorum "Paranoyak, çevresinde neler olup bittiğinin az çok farkında olan kişidir." diye bir lafı vardı. Bu (oldukça paranoyak söyleme) katıldığım ve katılmadığım durumlar vardır. Eugene Ionesco'nun ise "Gergedan" diye şükela bir oyunu vardır. Bu aralar görme fırsatınız varsa, gidip görülmelidir. Havalar (neredeyse Temmuz'a gireceğiz, gece kapitone battaniye örtünerek uyuyoruz. Not. Ankara) bir garip. Bir yazı hazırlamam gerektiğinden ağ günceme de gerekli ihtimamı gösteremediğimden zaten az olan müdavimler bir bir ayrılıyor (yaprak dökümü). 
   Farkındaysanız bir türlü konuya giremiyor, girizgahın etrafında dolanıp duruyorum.
   Sevgili Kâri, "hayatın olağan akışı" diye bir kavram var. Genellikle duruşmalarda, iddianamelerde, savunmalalarda falan kullanılıyor. Tarife gerek yok, okununca ne demek istediği anlaşılan bir kavram.
   Ankara'da, matbuatın kolaylıkla ulaşılabildiği bir semtte yaşıyorum. Mukimi olduğum binanın apartman görevlisi her sabah yedi sularında evimin kapısına astığım torbaya gazetemi bırakır. Bu hayatın olağan akışıdır. 
   Eğer geç sayılabilecek saatlerde bir maç falan varsa (misal : bir önceki gün saat 17.00'daki milli maç) gazetenin evimize ulaşma süresi sabah yediden, öğle saatlerine kadar sarkar. Bu güne kadar hep böyle olduğundan bu tip gecikmeler de hayatın olağan akışı içinde kabul edilebilir.
   Malumunuz : geçtiğimiz hafta bir seçim yapıldı. YSK seçim sonuçlarını, medya kanallarına 18.45'de vermeye başladı. Kesin sonuçlar için ise geceyarısına kadar beklememiz gerekti. Bu durumda; hayatın olağan akışı : gazetelerimin Pazartesi öğlene doğru kapıma bırakılmasıydı. 
   25 Haziran 07.00'da gazetem kapımın önünde idi. İçinde her partinin pasta dilimi oranlarıyla seçim sonuçları vardı. Tüm köşe yazıları; seçim sonucuna göre bihakkın yazılmış, yorumlar yorum yorum yorumlanmıştı. 
   Hepi topu tek bir skor için okuyucuya ulaştırılması öğlene kadar sarkan matbuatın, gece yarısını bulan bir değerlendirmenin (üstelik çok fazla tarafı ve bölgesi olan bir incelemenin) ardından sabah 07.00'da (yedide) kapımın önüne bırakılması; bence hayatın olağan akışına aykırıdır.
   Sosyal medyada "yok efendim muhalefet liderlerinin tehdit edildiği" ve hatta "kaçırıldığı, gözlerinin korkutulduğu" şeklindeki yorumları okudum. Katılmıyorum. Zaten konunun eksenindekiler de yalanladılar. Bu arada gündemi sosyal medyadan takip etmek, hiç gerçekçi olmayan bir pseudo (süyudo okunur (anlamı ise gerçek gibi görünen sahtedir (hah ! malumatfuruşluğumu da yaptım ya, rahat uyuyabilirim))) algıyı yaşamanıza neden oluyormuş ki bunu daha başka bir yazıda açıklamak farzdır. Hemmen konuya dönelim. Velhasıl seçim sonrası sabahı saat yedide kapıya bırakılan gazete, hayatın olağan akışına aykırıdır. Nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. 
   Önerim : bulabilirseniz İonesco'nun "Gergedan"ını izleyin, bilimkurguya yakın durun (kaçış edebiyatı nasolsa), kendinize bir "akış" bulun (bununla ilgili kitabı da yazmaya, elimdeki uzunca yazı bittikten sonra başlayacağım), güneşli günler göreceğiz (Ankara'ya yağan yağmurlar da elbet bir gün bitecek (burada metafor falan yok, meteorolojik tespit yapıyorum.)).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder