13 Ağustos 2017 Pazar

"Yorgun Savaşçı" Şu Yılgın Türkler !

 
     Cehennem Topçu Cemil... 
   Savaş bitmiş, ordu yenilmiş, Cehennem Cemil eve dönmüş, dinlendikçe yorgunluğu artmakta, oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi mahzun, teyze kızı Neriman'la giriştiği güreşlerle avunmaktadır. İttihatçıdır. İttihatçılar, "istenmeyen adam"dır. Yataklık edeceği bir yoldaşının evinin yakınlarında takip edilerek öldürülmesi ile olaylar gelişir.
   543 Sayfa. Tasvirler, konuşmalar (bazısı çok uzun, öykü kesafetinde), olay örgüsü o kadar duru ve meraklı yazılmış ki nasıl bittiğini anlayamıyor insan. Diyaloglarda kullanılan dil, hem dönemin hem de yerelin üslubunu çok güzel aktarıyor. 
   Halit Refiğ filme çektiydi, Bülent Ulusu yaktırdıydı (yamulmuyorsam tüm kopyaları ile yakılan tek sinema filmidir). Neden : M.Kemal Atatürk, yeteri kadar önemsenmiyormuş; Çerkez Ethem kahraman olarak gösteriliyormuş. 
   Yorgun Savaşçı; bir roman. Tarih Kitabı değil. Yazar; her ne kadar dönemi titizlikle araştırmış, kayıt kuyudu didiklemiş, insanları dinlemiş de olsa nihayetinde zihninde bir kurgu yapıp satırları ona göre kağıda dökmüş. Nedir : okuyacaklarınız yazarın zihnindeki kurgudur, tarihi gerçekler değildir (ama yakıldığı dönem de darbe sonrası, kimsenin bu soruları sormaya cesaret edemeyeceği bir dönemdir arakolpa !)
   Kitap bitince (aslında Kurtuluş Savaşının bu yönünü anlatan Yaban'da olduğu gibi bitirinceye kadar içime fenalıklar geldi) bir "ohh !" çektim. Bitene kadar elimden bırakamamama (oldu mu bu ?) karşın tarihe Kemal Tahir'in gözünden bakmak bünyeyi rahatsız etti. Ama bu rahatsızlık başka. Şöyle ki : otopsi bir gerçektir ve izleyince insanı rahatsız eder, ama yapılmalıdır ve bu şekilde yapılıyordur. Bay Tahir de diyor ki : Kurtuluş Savaşı size öğretilenler gibi değil, böyle yapıldı. Bu meyanda Turgut Özakman'ın (ki kendisi filmi yaktırmaya karar veren heyettedir) "Şu Çılgın Türkler"inin antagonistidir (ne işim olur antagonistle) kötücül karşıtıdır. Ancak bu kötücüllükte ciddi bir gerçeklik payı var gibi geliyor insana. Anadolu insanının (evet konukseverliği, içtenliği, dürüstlüğü gibi kavramlara diyecek yoktur) kaypaklığı, güce taparlığı, pusu kültürü düşünüldüğünde (maalesef bu kavramlar güçlenerek tüm vatan sathında geçerli kavramlar olmuştur) okuduklarınızın gerçeğe yakın olması akla yatkın geliyor. 
   Satır aralarında Çerkez Ethem'in, Yörük Ali Efe'nin, Mustafa Kemal'in aktif olarak yer alması (ki fakire göre ne Mustafa Kemal yerilmiş, ne de Çerkez Ethem yüceltilmiştir), ittihatçıların yaşadığı trajediler, tam Kurtuluş Savaşı öncesi ve ilk günlerine ilişkin çok gerçekçi sahneler (dört kişilik bir zabit heyeti, Akhisar'da, Manisa düşmeden önce şehirdeki silah ve mühimmatı kurtarmak için kendilerini paralarken, Akhisar halkının onları taşlamaları, 800 kişilik atlı birliğin Manisa yolunun yarısında dağılması, savuşması hep unutulmayacak bölümlerdir), doğruluğu tartışılmayacak tespitlerle dolu bu kitap okunmayı sonuna kadar hakediyor. Hem tarihe başka türlü yaklaşacak, hem günümüzü daha iyi yorumlayacaksınız. 
   Tek eleştirim; daha devamı var diye okurken (hele ki e-kitap okuyucusunda okuyorsanız), pattadanak bitmesi. Gönül isterdi ki devamı olsun. 
   Olsun, yakın durmakta fayda var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder