12 Şubat 2017 Pazar

"De grønne slagtere"

 Akşam akşam fakiri başka dünyalara götüren, kafa açan bir Danimarka Anderstomascensen filmidir.
   Medsmikelsen hakkında fazla bir şey söylemeye gerek yok. Sven; nasıl obsesif, itici, terleyen, sinir tiptir anlatamam. İzlemek gerek, görmek gerek. Daha ilk sahneden ızgaradaki köftelerin sıralarının bozulmasından başlayarak, tüm film boyunca yıldırımları üzerine çekiyor. Garip bir şekilde bir noktadan sonra digerkamlık yapıp, "acıyım bari şu karaktere" dediğiniz anda yine bir p.çlik yaparak, yine yıldırımları çekiyor. Paratoner gibi rol kesmiş Bay Mikelsen. Şapka çıkarılır.
   Bjarne/Eigil'i canlandıran Nikolaj Lie Kaas da yevmiyenin hakkını vermiş. Attığı tekmeler pek yerinde.
   Konumuz ise pek değişiktir. Zaman zaman "Şarküteri"ye kayan bir eksen ama eksenin çevresindekiler bambaşka. Minimal iskandinav dekorları, insanları, sokakları, evleri bir yanda, dudak uçuklatan gelişmeler diğer yanda. Her Anderstomascensen filminde olduğu gibi pek çok liminal (başarının kutsanması (nedeni nasılı hiç sorgulamadan)) ve subliminal (seri katillerin sevilme isteği) mesaj gırla gidiyor. Ama mesajla işim olmaz derseniz sırf Sven'in bowling antremanları için bile (yaran sahnelerdir), sırf Sven'in lambada görülen ayağa bakışını izlemek için bile izlenecek filmdir.
   Holivuttan baygınlık geçiren bünyeler için naneli limonatadır, içerik itibarıyla ise Bloody Mary (ne işim olur bloody mary ile) kanlı meryemdir. Hassas bünyeler filmden sonra sakatat yiyemeyebilirler ama. Bu da uyarım olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder