13 Şubat 2016 Cumartesi

"Spotlight" Kanıksadığımız Şeyler.

   Boston, ABD'nin pek kibar kentlerindendir. Boston Globe da kentin en güçlü gazetesi. Filmimizde Boston'un genişçe bir kasaba gibi olduğunu da görüyoruz. Kalantorlar birbirini tanımakta, en cinfikir editör kilisenin avukatlarıyla golf oynamaktadır. 
   Globe'un içinde "derin" haberleri (zaman kaygısı olmaksızın) araştıran "spotlight" adındaki bir ekip, yeni yayın direktörünün önerisiyle (ki Boston için "beyzbol sevmeyen bekar bir yahudi"dir) kilisenin (artık kurumsallaşmış) çocuk istismarını ortaya çıkarmak için mücadele ederler.
   Film, gerçek olaylardan esinlenmiş. Kuşkusuz kendilerini de olumsuz etkileyebilecek ama gerçek bir "haber"in, araştırılma, geliştirilme, oluşturulma ve yayımlanması gibi (Gazetecilik Okullarında izlenmesinde çok fayda olan) pek çetrefilli bir süreci aktarıyor. Bu yönüyle haberciliğin gerçekte nasıl yapılması gerektiğiyle ciddi şekilde kafa yorduruyor.
   Kordelamız; dönemin her ayrıntısını atlamayarak (kocaman monitörler, hardkopilerin saklandığı arşivler (özellikle de raf sistemlerine bayıldım)) iyi bir sanat yönetimi, vasat üstü oyunculuklar (yalnız Maykılkiitın iyi buruşmuş), zaman zaman yavaşlayan bir kurgu ile sonuna kadar kendini sıkmadan izlettiriyor.
   Ama (işte bu ama çok acı bir "ama"dır), bizim memlekette gideri yoktur. Nedir; necip milletimiz taa 1980'lerden bugüne basında yozlaşmaya, çocuk istismarına gitgide alıştırılmıştır. Ne dört çocuğa tecavüzden hüküm giymiş (şaerrefsizz) birinin Kızılay'ın çocuk yurduna müdür (kediye ciğer emaneti) olmasını, ne de uzaklarda bir kasabanın tüm eşrafının 14 (ONDÖRT) (ONDÖRT) yaşındaki bir kıza sistematik tecavüzünü, ne de bayide satılan gazetelerin tümünün aynı başlığı attığını yadırgamaz ve hemen unutur hale getirilmiştir.
   İşte tam da bu yüzden, filmimizin memleketimizdeki yansıması da bir üçüncü sayfa haberi kadar olacaktır. Yine de bugünlerde unuttuğumuz basın etiğini hatırlamak amacıyla izlemekte fayda var

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder