20 Aralık 2015 Pazar

"Kim Bulduysa Onundur" Stephen King'den bir taşla üç kuş ve çeviri faciası (yine).

   Bay King'in son kitabı çıktı. Üstelik eksende öyle doğaüstü ögeler, vampirler, kurtadamlar yok. Bu kez fanatik okurlar merceğe yatırılmış. Yamulmuyorsam Bay King bunu daha önce de yapmıştı (ama nerede ve ne zaman yaptığını gugılamcaya soramıyorum çünkü işbu satırlar çölün ortasında yazılıyor (El Gouna Mısır)). Önceki kitaptan farklı olarak, gizemli meşhur yazar protagonist değil figüran. İlk bölümden itibaren esamesi okunmuyor.
   İki sıkı okuyucu (ama biri deli) kozlarını paylaşır. Konu budur.
   Çift zamanlı başlayan öykümüz, ortalara doğru birleşiyor. İyi ve kötü karakterlerin arasına bir de önceki romandan (çok kötü çizilmiş (adeta bir islamcı mizah dergisi (son yıllarda arttı bunlar (bkz.istikrarlı hezimet) karikatürü gibi)) bir esas oğlan (ki bu bir üçlemenin ikinci kitabıymış, hüzünlenerek öğrendim) avanesi ile katılınca, tempo yavaştan hızlanıyor. Tipik King romanlarında olduğu gibi son 60 sayfada düğüm çözülüyor, "sonrası" bölümünde okurun içi rahatlatılıyor, en sonunda da (ucuz "B" tipi filmlerde olduğu gibi) bir devam kılçığı atılıyor, kitap bitiyor.
   İlk 150 sayfa fena gitmedi, sonra aksamaya başladı kitap. Aynı zamanlarda geçen her hikaye de okunabilirken biraraya geldiklerinde bir yavanlaştı. Üstelik kitabın ekserisi; edebiyat, okuma hazzı, fanatik okurlar gibi ilgimi gıdıklayan konulardan mürekkepti. Derken efendim ! son 150 sayfayı fakir "bitse de gitsek" moduyla okudu. Bir çeviri sorunu var. Canan Kim'den beri şöyle güzel bir King çevirisi yapan olmadı. "Hiç da" falan gibi redaksiyon hatalarını saymıyorum ama "teknik talimname" gibi mod-o mod roman çevirisi yapılmamalı. İnsan biraz üslup ekler. Tabi bunun için insanın bir üslubu olmalı. İddia ediyorum Bay King'in kısa bir öyküsünü Bay Gürel ve fakir çevirsin, fakirinki daha şıkırdaklı olur. Bu, çeviriden kaynaklanan sorun.
   Diğer sorunsa vahim ve çözümü yok. "Kule" serisini yazan kişiyle bu vasataltı romanı yazan kalemin sahibinin aynı olması çok moral bozucu. "Yeşil Yol", "Dolores Claiborne" gibi içimizi acıtan ("Esaretin Bedeli"ne girmiyorum bile); "Hayvan Mezarlığı", "Cep" gibi uykularımızı kaçıran işler yapan adam bunadı mı ? Bilmiyorum, bilemiyorum. O zaman keşke Trevanian gibi yapıp suyunu çıkarmasaydı.
   Hülasa "Bay Mersedes"i okumadıysanız okumayın, okuduysanız da okumayın. Ama benim gibi King müptelasıysanız ne desem boş. Bari standartınızı düşük tutun da, hayalkırıklığına uğramayın.

6 Aralık 2015 Pazar

"Sincap" Bir sincap gibi ciddiyetle yaşamak.

 
   Okuduğum ikinci İsmail Güzelsoy kitabıdır.
   Nazım'ın bir şiiriyle açılış yapan kitabımız. Nazım'ın hayatına benzer bir roman karakterinin başından geçenleri anlatır. Muktedirin güçlerinden kaçan, hayatta şiir yazmaktan başka bir kötülüğü olmayan ! İskender Sof'un hayatı, "Sincap" namıyla mülakkap bir nev-i şahsına münhasırla kesişir. Olaylar gelişir.
   "Çıt Yok"tan daha yavaş akıyor. Soğuk savaş zamanı memleket, herkes komünist peşinde, dil akıcı, karakterler renkli, Varto depremi de var, tedavülden aniden kalkan paralar da, mevzu meraklı, detaylar güzelce anlatılmış (Yazar, matbaa, baskı konularında iyi araştırma yapmış, kesin), metin oyuncaklı, arada verilen hikmetler güzel.
   Bir üçlemenin ilki. Bundan sonra "Rukas" ve "İyi yolculuklar" var. Lakin onları okumayıp doğrudan "Değmez"e odaklanacağım. 
   Bay Güzelsoy, son zamanlarda "Penguen"de yazdığı küçük öykücüklerle de dikkatimi çekiyor. Son yazısı Kasımpaşalı Kurtadam da, batılı bir korku figürünün memleketim paradigmasına nasıl uyum sağladığını pek güldürmeli bir minvalde aktarıyor.
   Kitaplar meraklı, karakterler şımşıkırdak, satır arası mesajları hikmetli, buna karşın,  fakirde her nedense İOA'dan iki kalibre düşük bir kurşun atılıyormuş gibi geliyor. Yine de okumanın ilginç ve kafa veren bir süreç olduğunu belirtmeliyim. Okusanız iyi olur, okumazsanız da olur ama iyi olmaz. Ne bileyim işte !

"Düğün Dernek 2"

   İki saate (112 dk.) yakın bir skeç.
   Herhangi bir mesaj kaygısı yok. Politik ve siyasi duruşu yok. Senaryo da öyle ahım şahım değil. Kast, sanat yönetimi başarılı. Ha ! gülümsetmeyi başarıyor mu ? Evet.
   Benim de niyetim, iyiden darlanmaya başladığım bu günlerde biraz kafayı resetlemek olduğundan bilet parasını vererek adam gibi sinemada izledim. Film bitince biraz acıdım verdiğim paraya ama olsun iki saatlik gülümsemeye değer.