1 Şubat 2015 Pazar

"Sokakların Ölümü" Gürsel Korat'tan Sıkı Eleştiri.

   Sokaklar ölüyor. 
   Yeni Türkiye'mizde pıtırak gibi beliriveren AVM'ler ve gittikçe yaygınlaşan site tarzı yerleşkeler yüzünden sokaklar ölüyor. Yeni, zuhur ederken eskiyi silmese itirazımız olmayacak da; "Kentsel Dönüşüm" denen oluşum eski mahalleleri, kentin ruhunu yaşatan merkezleri de hedef aldıkça, çocuklar "sokağa çıkma" denen bîhaber büyüyorlar. "Arsada" oynama zaten tarih oldu, kentlerde arsa marsa kalmadı. 
   Gürsel Korat, doğduğu yer olan Kayseri'yi merkeze oturtarak bu olguyu teşrih masasına yatırıyor. Satırlarında temel olarak mimari üzerinden gitse de satır aralarında bir çok ideolojik ve sosyal eleştiri (hem de nasıl) var. Yazdıklarına katılmamak elde değil. Bir çok bölümü okurken "fincancı katırlarının" neden yazarımıza "paralelci" yaftasını vurmadıklarını düşündüm. Alıntı yaptığım bir kaç seçkiyi altta okuyunca, eminin sizler de bana katılacaksınızdır.
   Ekler hariç 169 sayfalık, cesameti olmayan bir araştırma. Kolaycacık okunuveriyor. Bölümler halinde yazılmış, kimisi bir iki sayfa, kimisi daha uzun. Temel olarak Kayseri, Kapadokya üzerine yazılmış olmalarına rağmen, yaşadığınız yerlerle ilgili bir çok paralellik içerdiğinden eminim. İyi kötü yaşadıklarımız hep birbirine benziyor çünkü. Kent merkezinde oturan "kentlilerin", daha güvenli, daha modern diyerek; sitelere hicretini hangimiz gözlemedik ki ! Haftasonları, pikniğe, parka gitmelerin yerini AVM gezmelerini aldığını fark etmedik ki ! Bu minvalde, zamanı kısa periyotlarla yaşayan balık hafızalı çoğunluk değişimi pek umursamasa da; toplum bilinci daha uzun zamana yayılmış okur yazar (ve tabiki de hatırlar) tayfası endişelere garkoluyor (cehalet, mutluluktur). 
   Hülasa, vehim vehim vehimlenmek isteyen "kentli"ler okusunlar. Daha da bilgilenecekler lakin daha mutlu olamayacaklardır ("söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" etkisi). Kentlilik olgusundan uzakta olanlar okumasalar da olur.
İşte altını çizdiğim kimi satırlar :
"Bu ülkede Moğollardan beri son altmış yılın yöneticileri kadar yıkıcı davranmadı."
"Osmanlıların Balkanlardan neredeyse yüzelli yıl sonra İç Anadolu'ya girebildiğini dikkate almayan bu "tarihçilik", korkarım aynı köksüzlükten hareketle İç Anadolu kültürünü bu kadar kolayca ve hunharca katledebilmektedir."
"Büyük burjuvazi siyasete, küçük esnaf ise ideolojiye basınç yaparak gündelik yaşamı kodluyor."
"Toplumsal işbölümü derinleşirken, toplumsal çeşitlenmeyi reddeden bir kök faşizm büyüyor."
"Yetmişli yıllara kadar köylüler kente uymaya çalışırdı; oysa seksenlerden itibaren kentliler azınlık haline geldi ve kentsel değerler kayboldu."
"Bugün dünya kentlerinin iki görünümü var : Birincisi evrensel olarak her yerde kenti kent olarak tanımamızı sağlayan caddeler ve bulvarlar; ikincisi ise o kentin kendi tarihinin dokusu. Eğer bir şehrin tarihi dokusunu gösteren sokakları yoksa, bir ülkede sokaklar rant ekonomisinin yüksek katlı binalarına teslim olmuşsa, o ülkenin sömürge olduğundan kuşkulanmak mümkündür. Ağzını her açışında "maneviyat"tan dem vuran sömürgeci tacirlerin ve onlar adına şehri dümdüz eden çok katlı blok plancılarının "materyalizm"den anladıkları şey kendi yaptıklarıdır. Bir insan ancak kendi zaaflarını açığa çıkarttığı için taptığı şeyleri zapturapt altına almak ister. Maddeyi para, yanlış inancı put sanan bu tacir zihniyet, fethetmek fiilini de işgal ve yok etme olarak anladığı için ülkemize bir sömürge görünümü vermiştir." 
   "Ülkemizi hallaç pamuğu gibi atan, karıştıran inşaat partisi güruhu, kendini hiçbir zaman bu ülkeye ait hissetmemiş olan, "milli" sömürgecilerden oluşur."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder