10 Kasım 2014 Pazartesi

"Dracula Untold" Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

    Yönetmen ve senarist tarihsel gerçekleri kendilerine göre yorumlamakta tamamen özgürdür. Misal : "Şaerefsiz Kopuklar"da Tarantillo; Hitler ve avenesini şükela bir şekilde Musevilere katlettirip izleyiciye sinematik bir orgazm yaşatmakta herhangi bir beis görmeyebilir. II.Dünya Savaşını azıcık bilen sinefil dahi bu kuntastik sahneyi müstehzi de olsa gülümseyerek temaşa edebilir. Yönetmen bey öyle arzu etmiştir, film öyle çekilmiştir. Bütün olarak değerlendirildiğinde filmin bu kadar tarihsel fantazyayı barındıracağı zaten bellidir. Bu saptırma fakirin gözüne batmamaktadır.
   Lakin Vlad Tepes'in hikayesi bir türlü içime sinmemektedir. Osmanofil değilim. Irkçılık ve faşizmle hiç işim olmaz. Hayatımı şekillendirebilecek herhangi bir aidiyete hiç bir yakınlığım yok. Mütevazı olarak tarihle ve sinemayla ilgileniyorum. Filmimiz bana fena halde şekilci propagandacı geldi. 
Sentineller Sion'a saldırmıyor.
   Nereden bakarsanız vasat altı bir holivut kordelasıdır. Göze fena halde batan CGI efektleri, olmazsa olmaz güç/aile ikilemi, herhangi bir şekilde derinlemesine işlenmemiş üstünkörü karakterler (yan karakterleri bırak, ana karakterler bile sığ kalmış) tarihsel saptırmaları daha da çekilmez hale getirmektedir. Bir de matrix'ten araklanan dövüş sahneleri, sentinel benzeri yarasa sürüleri, LOTR'den intihal edilen savaş efektleri falan, eşşeğin mahrem yerlerine su kaçırmaktadır.
Bu şekil bir II.Mehmet !
   Benim bildiğim büyük bütçeli yapımların sanat yönetmeni olur. Bizdeki dizilerde bile var. Bunlar, çevresel faktörleri, aksesuarları, kostümleri, dekorları, aksanları falan olayın geçtiği mekana zamana adapte ederler. Bu filmde sanat yönetmenine boşuna para verilmiş. Osmanlı'da yeniçeri dediğimiz asker grubu hakkında hiç bir araştırma yapılmadan vermişler kostümü olmuş klabır tarzı yeniçeri subaşısı, Osmanlı Padişahları hiç araştırılmadan vermişler çakma Kenan Doğulu'yu II.Mehmet olarak kasta. Gerçekte Vlad Tepes'in kafasının yollandığı II.Mehmet'i de Vlad Tepes vakumla kurutarak finalde tüyü dikmektedir (deyimin etimolojisini merak edenler bağlantıyı tıklayıp, yazının sonunu okuyabilir). Bu arada İMDB'de filmimizin Türkçesi olarak "Tarihdeki Yalanlar" yazıyor. Gerçek mi bilemedim ama pek komik. Hem anlamı, hem de "tarihdeki" ne demek yav. Onu bari doğru dürüst ("tarihteki") yapın kardişim. Filmi izledikçe Ülkü Tamer'in (şiirseverlerin pek bir sevdiği, benim ise her zaman garip hislerle andığım) meşhur şiiri geliyor aklıma. Sevap pointlerimin yükselmesi adına onu da alta yazıyorum.
   Neticede; tarihin bu kadar ters yüz edildiği yapım olarak "The Life of Brian"ı biliyorum ama kendileri über absürd bir yapım olduğundan (ki monti piton'a selam olsundur), bu tersyüzlük dikkate alınmamaktadır. Bu filmdeki tersyüzlük ise bayağı ciddi ciddi verilmekte, bu da sinirlerimi ciddi olarak bozmaktadır. Yine de akşam yapılacak herhangi bir şeyiniz yoksa sörvayvır izleyeceğinize (hala sürüyor mu o ?) bunu izleyip sinirlerinizi daha az bozabilirsiniz.

KONUŞMA 

- aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci ?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
- çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Ülkü Tamer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder