29 Kasım 2014 Cumartesi

"Attila Marcel" Biberli Sütlaç.

    Sütlaç yermiş gibi olurkene gözünüze acı açılar gelir.
   Silvenkome, naif (ve fakat okkalı) animasyonlardan sonra çektiği ilk uzun metrajda, görseli feci halde Vesendırsın'ı çağrıştıran ve fakat üslupta her ne kadar benzese de içerikte bir o kadar farklı bir işe imza atmış (Allaam nebçim cümle bu !).
   Pol, hayatını iki egzantrik, aşırı korumacı, übergizlifaşist teyzesiyle geçiren otuzüç yaşında bir genç irisidir. Feci halde Frodo Begins'e benzemesi, onu iki yaşından beri konuşmamasına engel olmaz. Nedir : Pol'cük iki yaşında Anacığını ve Babacığını gözlerinin önünde kaybettiğinden o yaşa sabitlenmiştir.
   Konu hakkında daha fazla çürüntü (spoiler'in şu anda bulduğum karşılıktır) vermeyeceğim. Ancak :
   İnsanın geçmişiyle hesaplaşmasının ne denli önemli olduğunu,
   Geçmişlerimizin geleceğini şekillendirmedeki yerini,
   Toplumdaki ayrıkotlarının (ki Madam Prost'a selam olsundur), hayatımıza nasıl da gökkuşağı için güneş rolü oynadıklarını,
   Yaşlı, hasta bir ağaç için verilen mücadeleyi (ki izleyen herkesin aklına aynı şeyler gelmiştir sanırım),
   Sanat Yönetmenliği denilen işin önemini daha iyi anlamayı,
   Şu anda aklıma gelmeyen ve izlerken "bunu muhakkak yazmalıyım" dediğim onlarca ayrıntıyı (ki bunun başlıca nedeni : filmimizin katmanlardan oluşması, en üstte görsel bir neşe olmasına rağmen, foya sıyrılınca alttan hüzün, daha alttan mutluluk, daha altında bilmenin getirdiği coşku sonra yine hüzün ve nihayetinde yine yakalanan mutluluk olmasıdır),
   görmek için izlemek gerek.
   1 Ağustos'da ülkemde vizyona girmiş olmasına rağmen gişe yapmayan filmdir. Güzel ve yalnız ülkemizin sanat düşkünü vizyon film severlerin tercihine terstir. Şiddet, entrika, aksiyon, cinayet, kabalık, intikam yoktur; "şiddet şiddeti bitirmez, uzatır." tarzda incelikler barındıran diyaloglar, dantelanglez gibi işlenmiş karakterler, tablo gibi sekanslar, şükela bir müzik, iyi oyunculuklar, sıkmayan bir kurgu, akıllıca oluşturulmuş senaryo vardır. Hülasa gişe yapmaz.
   Mevsimi geçiyor ama güzel kırmızı üzüm hala var. Salkımlarından koparıp, kurutarak soğutun, açın şarabınızı biraz hava alsın. Doldurun piyaleye, kapatın telefonları, "Attila Marcel"i izleyin. Badeyle beraber film de bitince, olmuşsunuz demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder