8 Eylül 2014 Pazartesi

"Chef" Bir Aşçıbaşı Değil Tabii !...

    Beğenmediğim filmdir (musakka, kuzu kapama türü bir insanım. ondan zaar !).
   Confavrö, "yürütücü yapımcı" (egzekutivprodüsır) ve ayrınmen'in badigardı olmaktan bıkar. Daha önce çalıştığı kankalarını (cünyorrabırtdavni, sıkarletyohansın, dastinhofmın (ki yazıklar olsundur) vs.) kısa rollerde görünmeye ikna eder, senaryoyu yazar (her türlü gişeye oynayacak türde), yönetmenliğini de yapar. Bir Rus prodüksiyon firması da ayarlar ve Şef'i çeker. Günümüz gençliğinin en hassas yerlerine (aşırı kaloriyi yiyecekler ve sosyal medya) gerekli atışları yaptıktan sonra arkasına yaslanır, göbeğini kaşır.
   "Karlkespır, mönüyü yönetemediği için garantili işinden ayrılır, köfte arabasında hep ihmal ettiği oğluyla yakınlaşırken başarıya ulaşmaya çalışır." konu bu.
   Şuraya dikkat : şefimiz uykuluk, beyin yapmaya çalışır ama kötü patron onu engelleyince özgür bir şekilde pek sofistike olarak "küba sandviçi" yapar. Pek incelikli bir şeydir bunu yapmak. Ekmeği kesip, iyi marine edilmiş birkaç dilim beykın, iki dilim peynir, turşu ve hardalı sürüp tost makinesinde bastırıyorsunuz (üzerine bolca tereyağı sürüp), peynirler eriyince kağıda sarıp veriyorsunuz. Çok karışık değil mi ?
   Pek yeni nesil sayılmayız. Mutfağımızın güzide lezzetlerinin de rahle-i tedrisinden geçmişliğimiz vardır. Analı kızlıyı da biliriz, muhammarayı da, ayvalı taskebabını da. Nedir : bezme cila lezzetlerimiz varken, Teksas'ın dört saat pişmiş bifteği bana bir kuyu kebabı lezzeti vermez. Niorliyınsın lokma bozma tatlısı da (ki üstü pudra şekerli dörtköşe şerbetsiz lokma tatlısıdır) aşureyi mumla aratır. 
   Karlkespır fazla yapmacık geldi.
   Senaryonun ipe sapa gelmez tutarsızlıkları var (ipe sapa gelir tutarsızlıklar olaydı iyiydi).
   Samimi olmaya çalışmaya çalışan samimi olmayan bir film gibi geldi.
   Müzikler abartılı (genelin aksine hiç tutmadım (ses yönetmeni müziklerin volümünü diyalogların dört tık üstünde tutmuş)).
   Oyunculuklar vasatın altı.
   Yemeklerden hiç hazzetmedim.
   Sigara lobisi filmi iyi yemlemiş.
   Hükümetten de aile kurumunu yücelttiğinden bir destek almıştır.
   Yol filmi değil, yemek filmi değil, dram değil, komedi değil, türünü saptayamadım.
   Filmde Olivırplet'in canlandırdığı gıcık blog yazarı üslubunda yazıyorum korkarım ama onu şimdi daha iyi anlayabiliyorum.
   Sonu da nasıl Ertem Eğilmez üslubunca bağlanmış (ki oniki Bay favrö çeyrek Ertem Eğilmez etmez kanımca) anlatamam.
   Karman çorman bir yazı oldu ama meramımı anlatmaya yaklaşabildim sanırım.
   Eskilerin dediği gibi "seferberlikte izlenebilir"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder