14 Mayıs 2014 Çarşamba

"The Monuments Men" Sanatçının Bakışı...

   Kadro süper, senaryo ilgi çekici, Kulunii'nin daha önceki işleri fena değil, dekor, kostüm, sanat yönetmeni iyi iş çıkarmış. Hülasa : un, yağ, şeker var. Da helva olmamış.
   Bay Kulunii kitaba sadık kalmaya çabalarken, filmin kurgusunu pek savsaklamış, ortaya sade suya tirit gibi bir şey çıkmış. 
   II.Dünya savaşında heba olan sanat eserlerini kurtarmaya çalışan bir grup akademisyenin öyküsüdür anlatılan. Arada çuvallarca altın diş, blok blok altın da buldukları da oluyor ama esas peşinde oldukları sanat eserlerinden de hallice buluyorlar. 
   Belgesel gibi izlerseniz ilgi çekebilir. Film olarak pek izlemenizi önermem.
   Gelelim zurnanın zırt dediği yere.
Bombalanan Bağdat Üniversitesi Kütüphanesi
   Amerika Irak'ı işgal ettiğinde Bağdat Kütüphanesini bombalamıştı. II.Dünya savaşında peşine düşülen sanat eserlerinden kat be kat yaşlı, defalarca kere daha bilge, onbinlerce (10.000'lerce) el yazması (dikkat buyurunuz EL YAZMASI, yani tek, yani biricik), minyatür, hat (ki hepsi eşsiz tezhiplerle süslüdür) çatır çatır yandı. Aklıma hep bombardımandan eser kurtarmaya çalışan yaşlı kütüphaneci geliyor. Sadece milli kütüphanesi değil Bağdat üniversitesi kütüphanesi de bombardımandan nasibini almıştı. Orada "The Monument Men"s yoktu. 
   Filmdeki bir replik geliyor aklıma : "- Kaybolanlar sadece sanat eseri değil, savaştan sonra gelecek nesillerin kültürüdür." gibi bir şey diyorlardı. 
   Sömürgenler bu işin usulünü öğrenmişler.


Bombalanan Bağdat Kütüphanesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder