12 Ekim 2012 Cuma

Üç Film Birden !.. "Contraband" "Çernobil Günlükleri" "Cosmopolis"

"Radyasyonlu Zombiler"
   Amerikalı bir grup turist, "extreme tour" yapalım diyerek Kiev'den Çernobil kazasının olduğu Pripyat kasabasına tıngırdak bir minibüsle yola koyulurlar. Minibüs bozulur, olaylar gelişir.
   Fonda geçen mekanlar ve zombilerimizin radyasyonlu mutasyon geçirmiş olmaları haricinde filmimizin türe getirdiği herhangi bir yenilik yok.  Kendi açımdan kitap okurken ve sadece arasıra göz atarak seyrettim zira başı sonu (ve hatta sıçratacağı yerler bile) apaşikardı.  Lakin şöyle bir faydasını gördüm : bu tür filmlere belli bir düşkünlüğü olan kızım, filmin sonunda güzel ve yalnız ülkemize yapılacak nükleer santrallere karşı ciddi bir karşı tavır geliştirdi. Bu açıdan nükleer konusunda bilinci kadük kalmış bireylere önerebilirim. Yoksa uzak durunuz !..

"Bitmeyen Gerilim"
   Ne yalan söyleyeyim filme başlarken öyle büyük beklentilerim yoktu.  Önceden okuduğum kadarıyla konu pek de yenilik getirmiyordu, yönetmenin nebçim ismi vardı öyle (Baltazar Kormakur !!) başrol "eh işte" idi, afiş çok kötü idi ve daha bissürü böyle küçük detay vardı. İzlemeyi de hayli erteledim. Boş bir akşamda oturdum, izledim.
   Valla tuvalete bile kaldırtmadı. Filmin ilk on dakikasından son beş dakikasına kadar bitmek bilmeyen bir gerilim, bir tansiyon var. Haa aksiyon yok fazla evet ama o gerilim gerim gerim gerdi fakiri. "ha bakalım olayor", "oyalanma olm", "koş koş" demekten helak oldum. Ha "senaryoda akılcılık ararım, gerçekçi olsun" falan diyorsanız hiç bulaşmayın, senaryo ve kurgu hatalarla dolu. Ama şöyle kafayı biraz boşaltayım, sonra da hemen unutayım derseniz öneririm. Yalnız eleştirim de şudur ki : kaçakçılıktan kazanılan haksız kazanç böyle yüceltilmemeli...



"Bilmiyorum, Bilemiyorum"
   Kronenberg'i takip ediyorum, filmlerini severim, izlemeye, anlamaya da çalışırım. "Sinek" (1986)'den beri müptelasıyım, "şimali taahhütler" olsun, "şiddetin tarihçesi" olsun hem oyuncu seçimi, hem senaryolar hem de naçizane altmetinler konusunda kendimi geliştirdiğim bile söylenebilir. Amma Kozmopolis beni aştı ("Tehlikeli Yöntem"de biraz ağırdı). Yok ! film boyunca kullanılan subliminal meşazlar (filmin neredeyse tamamının izole bir yerde geçmesi, final sahnesindeki hesaplaşma (kendi adıma Petinson'a neredeyse Tanrı göndermesini yapmış diyeceğim de diyemiyorum), Camatti'de herkesin kendinden birşeyler bulabileceği kuntastik performansı, vs.vs.) benim maaş baremimi aşıyor. Belki ikinci üçüncü seyirlerde daha iyi incelenebilir ancak ilk izlediğimde fenalıklar geçirdim. 
   Patlamış mısır, bira ile gitmez. Olsa olsa çek absenti ile gideri vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder