28 Şubat 2012 Salı

"The Yellow Sea" ve "Perfect Sense" İki film birden..

BİR KORELİ ŞOFÖR TANIDIM ASLINDA MALKOÇOĞLUYDU !
   Önceden söyleyeyim bu "Sarı Deniz" ikibuçuk saatten yedi dakika uzun. Yönetmenin daha önceki sağlam filmi "Chaser" ile benzerlikler var (favori oyuncum yine endam ediyor : Yun Seok Kim). Böyle 1 2 3 4 diye giden filmleri oldum olası severim de, bu film beni pek açmadı arkadaş. Bir kere konuyu idrak etmekte, bağıntıları kurmakta güçlük çektim (ben ki Tinkertailorsoldierspy'ı şıpınişi çözmüş insankişisiyim).  İyi yönleri yok muydu ? Elbette ki vardı.

   Honcinna (vallahi ben böyle telaffuz edebiliyorum yönetmen beyin adını), özellikle üçüncü bölümde aksiyonun dibine vuruyor. İlk kez Kore usulü böyle bir aksiyon gördüm. Üçüncü kattan atlayıp, ardından elli polis ve yüz mafya tetikçisinden kaçan ve kurtulan bir kahraman, devrilen tırlar, cazcı biraderlere rahmet okutan araba ziyanlığı, Ama bu aksiyonlar accaip (vilko van herpen'e selam olsun) gerçekçi, öyle holivut filmlerindeki cilalı aksiyon değil, yontma taş aksiyonu, Bir şekilde inandırıcı... Oyunculuklar iyi, değindiği sosyal meşazlar da öyle, süresi gözünüzü korkutmazsa izleyebilirsiniz. Bu korelilerin filmlerini izleye izleye, koreceyi sökeyazdım arkadaş.

NOT : Kore'de tabancan varsa mafyanın en paşa babası olabiliyormuşsun.


HAZLARIN İKAMESİ
    İşte yine rahatsız edici bir film. Üstelik Hose Saramago ustanın romanının ("Körlük"  Bu arada romanı da filmini de öneririm) sonunda olduğu gibi herşey tozpembe olmuyor. Öyle kötü kalakalıyorsunuz ki ..(yatmadan hemen evvel seyretmeyin, izledikten sonra kitap okuyup beyni yağlandırmak gerekir (tercihen en az %25 vol. ile) , yoksa yatakta benim gibi çikın transleyt olursunuz). 

   İvın Mekgregir ve Eva Griin'in kimyaları pek tutmamış olsa da, büyük resme bakınca oyuncuların teferruat olduğunu görüyorsunuz. İnsanlığın halini anlatırken yaylılar ve fotoğrafların kullanımı pek içime dokundu. İnceden spoylır vereyim, film bağlanmıyor bitince far görmüş tavşan gibi oluyorsunuz. 

   İnsanoğlunun duyularını (hazlarını) yitirdikçe bulduğu ikame çözümleri, izleyiciyi gülümsetebiliyor.  (örneğin : tad almanın yerini renk ve sesin alması) Her haz yitiminde karşılaşılan tepki/şiddet çok sarsıcıydı. En ikame edilemez hazzın yitiminde ise kahramanlarımızın başka bir duyguyu (aşkı) bulmaları ise (bence) senaryonun başarısıydı. Yine de insan düşünmeden edemiyor : aşk herşeyi affeder mi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder