11 Şubat 2012 Cumartesi

"Tahran Melekleri" veyahut Tuzlu Sütlaç

   İran'a hiç gitmedim. Yıl sona ermeden gitmeyi planlıyorum. Bu konuda okuyor, araştırıyor, yayınları takip ediyorum. Tahran'da gideceğim çayhaneleri, Tebriz'in kapalıçarşısında nasıl pazarlık edeceğimi, din polisinin (mollaların) çalışma yöntemlerini, Kum kentinin demografisini, hukuk sistemlerini, sinemasını, edebiyatını, uyuşturucu kullanım oranını, çılgın andırgraunt partileri ve elbette ki mut'a nikahını teorikte öğrendim. Ben ki amatör gezginim, düşüncelerimi aktarabileceğim bu sefil blogdan başka bir mecraya sahip değilim. Lakin, fizibilite sünnettir. (bak bu aforizmayı da başka yerde bulamazsınız) İran gibi bize hem yakın hem de uzak bir kültürde, eşekten düşen karpuz olmayı kendime yediremem.

   Bu kardeşimiz yediriyor. Hem de gazeteci titrini kendine kondurarak. 

   Tahran Melekleri, herhangi bir edebi kategoriyi kapsamıyor, gezi değil, anı değil, araştırma değil, roman değil, günlük değil, deneme değil, sadece kitap... Tevekkeli kitabın başında kategorisini belirleyen herhangi bir ibare yok!.  197 sayfa ama Hasan Ali Yücel döneminde Varlık yayınlarından çıksa 45 sayfa falan ancak olurdu. O kadar geniş satır aralıkları ve büyük puntolarla yayınlanmış !.. Dört saatte okuyup, bitirdim. Bitirince şöyle bir düşündüm, eski benden farkım var mıydı ? Hayır. 
   Bir yolculuk hikayesi bu kadar mı yavan, kişisel, sığ anlatılabilir ? Belki de anlatılır, ben daha okumadım. 

   Burada R.Ö.K.'ın karakter tahlillerini, sorunlu çocukluğunu, siyasi tutarsızlığını anlatmaya çalışmayacağım zira burada konu olan kitaptır, yazarı değil.  Ancak oturun lonli planet ya da iran gezi rehberini okuyun daha karlı çıkarsınız.

   Son iki sayfada yapılanlar bana şunu çağrıştırdı :  okul müsamerelerine çıkan değerlendirme altı illüzyonistler (ya da tam anlamıyla hokkabazlar) "seyirci düştüğü" zaman bir yerlerden Türk Bayrağı çıkarıp alkışı harlarlardı ya !  Aynı o...

   Çok vaktiniz varsa iyi okumalar...

   






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder