29 Şubat 2012 Çarşamba

"Incarceron"

Biz mi Yaşlandık, Fantazya mı Yavanlaştı ?
    Yabancı dilimi geliştirmemdeki en büyük motivasyon, Hobbitler ve Tolkin Amcabeydir.  Yükzük tayflarının hayatıma girişiyle; henüz çevrilmeyen "Kralın Dönüşü"nü alıp kırık dökük İngilizcemle devirmeye çalışmış, arada kadim elf lisanını da yara döke sökmüştüm. "Fantazya böyle bir şey demek ki" dediydim. Çok da hoşuma gitmişti. Tema pek klasikti : iyi ile kötünün savaşı. Ancak Tolkin bunu öyle bir sanatla yapıyordu ki, hayran olmamak olanaksızdı. Hayali klanlar için şecereler döktürüyor, alfabe kurguluyor, lisan icad ediyordu. Karakterler çok iyi işleniyor, alt kimlikler için bile uzun uzun kurgulamalar yapılıyor, zihinlerimiz şallak mallak oluyordu. Durduk yerde bir mitoloji, bir felsefe, bir din kurguluyor üstelik bunu yaşadığı çağın civcivli siyasal hayatına bağlantılı bir şekilde beceriyordu. (Sauron'un kuşatma cihazları=Almanya'nın panzerleri)
   Sonraki fantazya Heri Potır idi. Evet biraz ticaret (özellikle serinin sonlarında) kokusu geliyordu hafiften, ama yine de fena değildi. Küçük ayrıntılar iyi işlenmişti ve zannediyorum ki günlük hayatımızda farkedemediğimiz bir dünyanın bizlerden azade ve renkli bir şekilde varolduğunu bilmek hoşumuza gidiyordu. Neyse o furya da bitti. 
   En nihayet zuzumun gazıyla "Ucubeler Sirki" ve "Açlık Oyunları"nı hatmettik. İkisi de hiç fantazya tadı vermedi bana. Fazlasıyla para kokuyor, romandan ziyade senaryo gibi algılanıyordu. Mesela Tolkin Beyamcanın mastırpiisi için senaryolaştırma gayreti gerekiyorken son fantazyalar için fazla bir çaba gerekmiyordu. Direkman kafada (arakolpa kafası !) film olarak beliriveriyorlardı . Nitekim her ikisinin de önce biri (Ucubeler Sirki) filme çekildi; diğerinin de gazı geliyor, yakında izleriz. (yavan olacaklarından şüphem yok Bkz.Golden Compass, Narnia Günlükleri vs.vs.)
   Geçen gün farklı bir beklentiyle "Incarceron"a da başladım. Onbir saatlik okuma ile bitti.
   Beklentilerim mütevazi olsa; güzeldi. Her bölüm bir merak ve aksiyon piki ile bitiyor, daha sonraki bölüme merakla başlanıyordu.  Fantazya ögeleri sağlamdı. Proto ve antogonistler usülünce yerleştirilmişti. Ama maalesef karşılaştırıldığı kriter çok iyiydi. (Bkz.Tolkin Amca !..)
   Peki neden bu "Incarceron"u bitirince aklıma TOKİ konutları geliyordu ? Sonra yazılış süresine baktım. Bir yılda yazılmış, ardından hemen serinin ikinci kitabı "Safik" gelmiş. Bir nevi seri üretim !. JKRovling JRRTolkin'in izinden gitmiş fantazya yoluna girmiş ama bu kadar da seri üretim yapmamıştı. Ben bu kadar seri üretimi sevmiyorum. Kitapta butik iyidir. 


Ketrin Hanım benden sadece sekiz yaş büyük sadece ama zaman ona oldukça cömert davranmış. Halefi Rovling hanım gibi bir öğretmen.  Umarım bu yazdıklarını bir iş olarak görmüyordur. Nasıl : "müzik endüstrisi" terimi benim için oksimoronsa, "edebiyat işi" de aynıdır.  Durduk yere kadıncağızın günahını almak istemem. Denemek için bundan sonraki yazdıklarına bir göz atacağız elbette. Ama serinin devamını okumaya katlanamayacağım. 


   Yine de türün meraklısıysanız okunabilir. Açlık Oyunları'nı ve benzerlerini sevdiyseniz bunu da seveceksiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder